Google

29 Mayıs 2008 Perşembe

İSTANBULUN FETHİ

İstanbulun fethinin 555. yılı. Tarih boyunca İstanbul hiç bir millete bu kadar uzun süre ait olmamıştır. İstanbul bir Türk şehri ve ilelebet böyle kalacaktır.



26 Mayıs 2008 Pazartesi

PDÇS-24- ÇİKOLATA SOSLU PARFE



Yaz aylarında yenebilecek çok güzel bir lezzet tarifi vereceğim. Ayrıca bunu pdçs etkinliğine ev sahipliği yapan http://keyiflimutfagim.com/ a gönderiyorum.


Malzemeler:
  • 4 yumurta
  • 2 paket krem şanti
  • 1 büyük paket gofret
  • 1 paket kakaolu bisküvi
  • 2 su bardağı süt
  • 1 çorba kaşığı şeker
  • 1 tutam tuz
  • İri dövülmüş fındık

Sosu için:

  • 1 çorba kaşığı un
  • 2 çorba kaşığı nişasta
  • 3 çorba kaşığı kakao
  • Yarım su bardağı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı su
  • Ceviz büyüklüğünde margarin

Krem şantileri süt ile hazırlayalım. Yumurtaların akına bir tutam tuzu ekleyip iyice köpürene kadar mikserle çırpalım. Yumurtaların sarısınada şekeri ekleyip bunlarıda iyice çırpalım. Bu malzemeleri krem şanti ile karıştıralım. Bisküvi ve gofretleri iri iri parçalayıp fındıklarla birlikte kremşanti yumurta karışımına ekleyelim. Derin bir kaba streç film geçirip hazırladığımız karışımı dökelim. Kaşıkla iyice bastırıp dondurulmak üzere buzluğa koyalım. Bir tencereye margarin haricindeki diğer sos malzemelerini koyup pişirelim. Koyulaşınca soğumak üzere ocaktan alalım. Soğuyunca margarini içine katıp çırpalım. Donan parfemizi dolaptan alıp sosumuzu üzerine dökelim. İsterseniz hazır çikolata sosuda hazırlayabilirsiniz. Afiyet olsun.

20 Mayıs 2008 Salı

PDÇS 23 İNCİRLİ PASTA



Uzun bir zamandır blogumla ilgilenemedim. Çocukların, ardından benim rahatsızlanmam ayrıca bu havaların verdiği bir rehavent her şeyi boşladım. Yaptıklarımında fotoğraflarını çekemedim. Eceabatta havalar ısınınca evde durmanıza imkan yok. Bir tarafta mavinin her tonu diğer tarafta yeşil her tonu. İnsan kendini evden dışarılara atmak istiyor. Çocuklarımda benimle aynı duygularda olduğu için kendimizi evde tutamıyoruz. Eceabatın ayrıca denizi ve yeşilliği dışında çanakkale deniz zaferinin geçtiği yer olmasından dolayı çok önemli bir özelliği var. Burda bastığınız hemen her yerde bir şehidimiz yatıyor. Bu arada bu konuyu açmışken, buraya gelen insanlarımızın bazı hareketlerini görüyorum ve çok kızıyorum. Dediğim gibi burada çoğu yerde bir şehidimiz yatıyor. Mezar taşları artık görünmez bir hale gelmiş. Turların rehberlerinin belirtmesine ve tabelalar koyulmasına rağmen insanlarımız dikkat etmeden mezarların üzerine basarak geziyorlar. Gerçek şehitlik yazan yerlerde şehitlerimizin mezarları bulunuyor. Taşlarda çok belirgin olmadığı için dikkat etmeden geziyor ziyaretçiler.
Neyse uzunca bir aradan sonra ilk tarifimi veriyorum. İnciri sevenler için çok güzel bir tat. Ayrıca bu tarifi http://deryadanlezzetler.com/ da düzenlenen pdçs 23 etkinliğine gönderiyorum.

Malzemeler:
  • 3 yumurta
  • 2 su bardağı un
  • 2 su bardağı şeker
  • 1,5 su bardağı çekilmiş ceviz
  • 10 adet kuru incir
  • Kabartma tozu
  • Yarım çay bardağı sıvı yağ

Kreması için:

  • 1 yumurta
  • 1/2 çay bardağı un
  • 1 çay bardağı şeker
  • 2 su bardağı süt
  • 75 gr margarin

İncirleri bir gece önceden küçük küçük kesip bir su bardağı su ile ıslayalım. Yumrtaları ve şekeri bir kaba alıp iyice çırpalım. İncirleri suyu ile birlikte ekleyelim. diğer malzemeleride ekleyip kek hamurumuzu elde edelim. Yağlanmış kalıbımıza koyup daha önceden ısıtılmış fırında pişmeye bırakalım. Kremamızı pastamız soğuyunca yapalım. Kekimiz soğuk kremamız sıcak olsun. Tencereye sütü, unu, şekeri ve yumurtayı koyup krema kıvamına gelene kadar pişirelim. Pişen kremamızın içine margarinimizi ekleyelim. Ben kekimi iple ikiye böldüm ve arayada krema sürdüm ama krema az geldi. Siz isterseniz krema miktarını arttırabilir yada keki bölmeden sadece üzerine sürebilirsiniz. En son limon kabuğunu rendeleyerek pastamızı süsleyebiliriz. Herkese afiyet olsun.


5 Mayıs 2008 Pazartesi

İNCİR REÇELİ



Malzemeler:
  • 60 adet incir
  • 4 su bardağı şeker
  • Göz taşı( mercimek tanesi kadar)
  • Karanfil veya vanilya
  • 1 çay kaşığı kadar limon tuzu

İncirleri ve göz taşını bir tencereye alıp bol suda pişirelim. Göztaşı bazı aktarlarda zehirli bir şekilde satılırken bazılarında zehirli şekilde satılırken bazılarında zehirli değil. ben anlamadım ama siz aktardan alırken sorun. Eğer zehirli ise hiç dokunmadan koyun tencereye. İncirler hafif yumuşayınca tencereyi ocaktan alın ve bolca yıkayın. Yıkarken arada bir incirlerin suyunu iki parmağınızla sıkın. Şekerimizi tencereye koyalım ve üzerine çıkacak kadar suyumuzu ekleyip kaynamaya bırakalım. Kaynayınca içerisine incirlerimizi koyalım. İncirlerimiz yumuşamaya başlayınca karanfili koyalım. Koyulaşıp incirler şerbeti içine çekip şişince limon tuzunu ekleyelim.Bir taşım daha kaynatıp ocaktan alalım. Bir bardağın içine su koyalım, reçelimizden damlatalım. Eğer damlamız dağılmayıp dibe çöküyorsa olmuş demektir reçelimiz. Soğuyunca kavanoza koyalım. 60 adet incirden resimde gördüğünüz kadar reçel çıktı. Herkese afiyet olsun.



2 Mayıs 2008 Cuma

HATA VE ÖZÜR DİLEME

Arkadaşlarımın bazılarının bloglarını ziyaretimde gördüm ve hemen okudum bu yazıyı. Her kelimesine de yürekten katılıyorum. Sadece şiddetin yaşadığı bir toplum olduk. Oysaki biz böyle bir millet değildik. Bir merhabayı esirger olduk. Sayfamı ziyaret edenlerin mutlaka okumasını istiyorum bu yazıyı. Okuyup uygulayan herkese teşekkürler.

Ben bir hata yaptım.
Hani ağzımdan kaçtı derler ya…
Farkında bile değildim üstelik.
Bana; insanı öfkeyle dolduruşa getiren bir yazı yazdığımı düşündüğü için eleştirisini yollayarak güzelce kulağımı çeken bir okurum; “Lütfen yazılarınızda “balgam” gibi bir kelime kullanmayın” dediğinde farkına vardım.
Ben de öfkeme yeniliyorum.
Yanlış bu işte.
Bunu fark ettiğimde başka bir şeyi daha fark ettim.
Bizim için, sevinç ve takdir dile getirmek zor.
sövmekve yermek çok kolay.
Yüreklendirme yok.
Özür dilemeyi bilmiyoruz.
“Merhaba dersen borçlu çıkarsın!” şeklinde yaşıyoruz.
Maç galibiyetleri dışında sevinçten sokaklara döküldüğümüz var mı? Onda da silahlar patlıyor zaten...
Peki ya hiç olumlu eylem yapmışlığımız?
Yani demek istediğim, bugüne kadar beğenmediğimiz bir şey olduğunda ya hep bağıra çağıra tepiştik ya da ışık söndürerek, siyah kurdele takarak kızgınlığımızı dile getirdik.
Aydınlık Türkiye için kendimizi karanlığa mahkum ettik. Ha diyeceksiniz tasarruf ettik... O ayrı da...
Ben başka bir şeyden bahsediyorum.
Neden “Merhaba Deme Eylemi” yapmıyoruz?
Kimseden korkmadan, inadına, herkese gülümseyerek “Merhaba!” desek mesela...
Bunu bir eylemle başlatıp kendimize iyi bir alışkanlık edindirsek ya.
Ya da ne bileyim...
Öfkeye inat “Gülümseme Eylemi!” yapsak.
Siyah kurdeleler yerine, GÖKKUŞAĞI renklerinde kurdeleler taksak arabalarımızın antenlerine.
Radyolarımız insanlara “Günaydın!” deme çağrısında bulunsa...
Nezaket adına “Bayanlara Kapı Açma Eylemi” başlatsak mesela.
Küfür edenin ağzına pul biber sürmek yerine, “Al sana şeker! Ye de ağzın tatlansın eylemi” yapsak...
İyi bir başlangıç olmaz mı?
Radyolardan, büyük yazarlardan, blogculardan bu konuda destek istesem, alabilir miyim?
Bu önerimi elden ele dolaştırsak, destek çıkar mı birileri sizce?
Yoksa ben hayal aleminde uçmaya başladım da,
Kanatlarım kırılıp düşecek miyim yere?
Yonca

“umutekeriyilikbiçer”

1 Mayıs 2008 Perşembe

PİZZA TADINDA EKMEK

Hep ekmek yapmak istiyordum. Ama benim ekmek makinem olmadığı için olurmu olmazmı diye düşünüyordum. Bu tarifi buldum ve denedim. Sizlerinde denemesini tavsiye ediyorum. Şimdi size tarifi vereyim.

Malzemeler:


  • 1 paket yaşmaya

  • 1/2 çay bardağı sıvıyağ

  • 2 bardak ılık su

  • 4- 5 bardak un

  • Tuz

İç malzemesi:



  • 150 gr kıyma

  • 1 adet kuru soğan

  • 2 adet domates

  • 1 adet yeşil biber

  • Kekik, salça

  • Karabiber, tuz

  • Sıvı yağ

Öncelikle içimizi hazırlayıp soğutmalıyız. Kıymamızı bir tavaya alıp kavuralım. Kıyma suyunu bırakıp çekince küp küp doğradığımız soğanı, salça ve yağımızı koyup biraz daha kavuruyoruz. Diğer malzemeleri ekleyip domatesler yumuşayana kadar pişiriyoruz.


Mayamızı derin bir kaba alıp ılık suyumuzuda ekleyip eritiyoruz. un dışındaki malzemeleride koyup unumuzu yavaş yavaş ekliyoruz. İyice yoğurup pürüssüz bir hamur elde ediyoruz. Hamurumuzun üzerini bir bezle kapatıp 20 dakika kadar bekletelim. Hamurumuzu dikdörtgen şeklinde açalım. Kenarlar boş kalacak şekilde iç malzememizi yayıyoruz. Hamurumuzu rulo şeklinde sarıyoruz. kenarları iyice yapıştırıp altta kalacak şekilde kalıba koyuyoruz. Yağladığımız dikdörtgen kalıbımızın içine ekmeğimizi koyup yarım saat kadar daha bekletiyoruz. Daha sonra 200 derecede önceden ısıtılmış fırında pişiriyoruz. Fırınınızın alt gözüne koyup pişirirseniz daha iyi olur. Herkese afiyet olsun.